“Etik” son on yıllarda farklı ortamlarda ve sık sık dile getirilen eski bir kavramdır. Bir yandan köklü bir geçmişe sahip diğer yandan popüler aktüel oluşu nedeniyle geniş bir anlam yükü taşımakta ve çeşitli çağrışımlar uyandırmaktadır. Etik, davranışlarını tasarlayan ve kurallarla yüzleşen herkesin yaşamında doğal ve kaçınılmaz olarak yer almaktadır. Onu düşünsel yaşantılarına da dâhil etmek; etiğin kuramsal-kavramsal boyutuyla da ilgilenmek, kendini kişi ve toplum üyesi olarak daha fazla geliştirme arayışında denenmeye değer bir yoldur. Etik, genel iyi-kötü değerini ifade etmektedir. Hukuk, yaptırıma bağlanmış sosyal düzen kuralları aracılığıyla ulaşılan hak ve adalet anlayışıdır. Adalet, hukukun amacı; hukuk ise, adaletin aracıdır. Etik -Hukuk ilişkisinin düzgün kurulması gerekir. Teorik düzeyde iyi etikle belirlenmekte, hukuk ile korunmaktadır.
Hukuk, etik, yasa etiği.
“Ethics” is an old concept that has been frequently used in different contexts in recent decades. On the one hand, it has a deep-rooted history and on the other hand, it carries a wide meaning load and evokes various connotations due to its popular current status. Ethics takes place naturally and inevitably in the life of everyone who designs their behavior and faces the rules. To include him in his intellectual life; Dealing with the theoretical-conceptual dimension of ethics is a worthwhile way to seek further self-development as a person and as a member of society. Ethics expresses the general good-bad value. Law is the understanding of rights and justice reached through sanctioned social order rules. Justice, the purpose of law; Law is the instrument of justice. Ethics-law relationship should be established properly. Good at the theoretical level is determined by ethics and protected by law.
Keywords: Law, ethics, law ethics.
Etik ilkeler/kurallar asgari standartları; bunların değer hükmü haline dönüşmesi, ahlâk kurallarını oluşturmaktadır. Çoğu zaman ahlâk kurallarının devlet yaptırımına bağlanması hali ise, hukuk kurallarına kaynaklık etmektedir. Hukuk için, asgari ahlâk denilmesinin sebebi de budur. Hepsi hak esasına dayanır. Hukuk normları, ahlâkî normlar değildir; ancak bağlayıcı olmayı ahlâkî normlarla sağlamaya çalışır. Birçok demokratik bir hukuk düzeni, ahlâkî öncüller üzerine kurulmuştur. İlgili makalede Nikolay Berdyaev’in “Yasa Etiği” Kavramı incelenecek ve Türk Hukukunda Etik üzerinde durulacaktır.
Literatür taramasında “etik” kavramının tanım ve içeriği üzerinde henüz bir fikir birliği sağlanılamadığı tespit edilmiş olup, “etik” teriminin “töre bilimi” anlamını içeren Yunanca “ethos-ethikos” sözcüğünden türetildiği belirtilmektedir. Yunan dilinde bu sözcük “ahlâk sistemi, ilke, insan davranışı, gelenek” anlamlarını ifade etmektedir. Etik, teriminin birçok tanımlaması vardır.
Etiğin, yasalar tarafından kontrol edilmeyen; ancak insan davranışlarının sonuçlarına odaklı kültürel ve töresel bir standart olarak, kanuni zorunlulukla yapılan faaliyetlere kıyasla daha yüksek standartları karşılayan davranışları zorunlu kılmakla birlikte, kendine özgü davranışlar içerdiği belirtilmektedir. Etik toplumların gelenekleri, kültürleri ve yasaları ile meydana geldiğinden; toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Bu nedenledir ki, bir toplumda etik veya etik dışı olarak algılanan fiiller, diğer toplumda tam zıddı bir ifade olarak algılanabilir. Belirli bir davranışın etiğe uygun olup olmadığı, yalnızca bireylerin kişisel etik ve değerleri tarafından değil, kitle iletişim, çıkar grupları ve örgütleri de içine alan toplum tarafından belirlenmektedir.
Bir eylemin etik açıdan konumunu ortak toplumsal bakış açısı belirlemektedir. Saf anlamıyla etik düşünce ve etik eylemden bahsediyorsak, bunun herhangi bir şekilde bir yarar bekleme, çıkar sağlama, art niyet taşıma, bir üst güçten korkma, cezadan çekinme, yasaya uyma gibi nedenlere dayanmaması gerekir Etik, bireylerin gruplarla, toplumla, örgütlerle ve birbirleriyle doğru ilişkiler kurma yöntemlerini araştıran ve bunlarla ilgilenen bir disiplin dalıdır .
Özkalp, (2011), Örgütsel Davranış, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, s.232
Doğan, N. (2008), İş Etiği ve İşletmelerde Çöküş. Selçuk Üniversitesi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi. Cilt: 10, Sayı:16, s.26
Obuz, Ümit (2009), Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğiyle İlgili Etik Olmayan Davranışlara İlişkin Görüşleri, Yüksek Lisans Tezi Çukurova Ünv. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor Anabilimdalı, Adana, s.19
Etik, kişinin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü olarak ifade edilebilir. Başka bir ifade ile etik, insanlara ‘‘işlerin nasıl yapılması gerektiğini’’ belirlemede yardımcı olan yol gösterici değerler, ilkeler ve standartlardır. Etik, aynı zamanda felsefik bir süreçtir. Bu süreç, karar alırken ve uygularken, belirli ilkelere ve standartlara bağlı kalınmasını gerektirmektedir. Günlük anlamda en çok kullanıldığı anlam; “Kişinin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü” olarak ifade edilmektedir. Başka bir tanımlamada etik; insanlara “davranışlarından ne yapmak doğrudur?” sorusuna yol gösterici ilkeler, rehberler ve standartlardır.
TDK sözlüğünde etik, “Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü” olarak ifade edilmektedir. Etik sıfat olarak kullanıldığında ise “ahlaki veya ahlaki olan” anlamı vermektedir. Etik, çalışma hayatımızda kararlar alırken ve uygulama yaparken, belirli değerlere bağlı kalınarak hareket edilen bir ilkeler ve teamüller sürecidir. Bu süreç bütün etkinliklerde neyin yapılıp, neyin yapılmayacağının, bilinmesini ve uygulanmasını ifade eder.
Berdyaev, “İnsanın Yazgısı” isimli eserinde “etik” hakkında üçlü bir ayrım yaparak bunları “yasa etiği”, “kurtuluş etiği” ve “yaratıcılık etiği” veya “özgürlük etiği” olarak sınıflandırmıştır.
“Etik”in görevi, geleneksel ahlaki normların bir listesini çıkarmak değil, yaratıcı değerlendirmeler yapma cüretinde bulunmaktır diyen Berdyaev’e göre ahlaki gerçeklik, nesneye dönüştürülebilecek veya objektifleştirilecek bir şey değildir. Ahlaki hayat, doğal bir şey olmadığı gibi doğa olayları arasında da yer almaz. Çünkü ahlaki hayat, özgürlüğü varsayar, ahlaki değerlendirme de her zaman özgür bir eylemdir. Özgürlük ise asla bilinende, doğada veya nesnede değildir, varlığının temeli olarak bilendedir, yani bilen öznededir.
Klimzsa, Lucjan (2014), “Business Ethics, Introduction to the Ethics of Values”, Translated From Czech Language by Slavomira Klimzsova, p.14
Özcan, Şükrü (2010), Etik Kavramı ve Tarihsel Gelişimi, Yayımlanmamış Ders Notu, SBE, İnönü Üniversitesi, Malatya, s.3
Berdyaev, Nikolay, İnsanın Yazgısı, (Çev. Hüsamettin Arslan), İstanbul, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2012, s.20-21
Berdyaev, 2012, s.17-19
Soyut, a priori nitelikteki etik’in fazlaca bir değere sahip olmadığını, etik’in asıl temelinin ahlaki tecrübe olduğunu üzerinde duran Berdyaev, a priori etik ilkelerin esas olarak ahlaki tecrübenin reddine göndermede bulunduğunu ileri sürer. Berdyaev, etik’in sadece teorik felsefi bir disiplin olmadığını; aynı zamanda ahlaki bir aktivite olduğunu, insanın yaratıcı etkinliği ile yakından ilgili bir değerler teorisi olduğunu söyler. Kendisinin tranik veya normatif nitelik taşımayan bir etik sistem geliştirmek istediğini ifade eder ve şöyle devam eder:
“Her normatif etik teorisi tiranlıktır. Benim bu kitabım insani hayatın, insani hayatın anlamının, amaç ve değerlerinin somut bir takdimini yapma girişimidir... Etik, hem teorik hem de pratik olmalıdır; yani hayatın ahlaki reformasyonuna, değerler kadar değerlerin kabulüne ilişkin bir yeniden değerlendirmeye çağrıda bulunmalıdır.”
Berdyaev’in “yasa etiği”, belli bir toplumsal bütün tarafından kolektif olarak meydana getirilen veya benimsenen, tek tek bireylerin üstünde ve dışında yer alıp onların duygu, düşünce, tutum ve davranışlarına yön veren ilkeler, simgeler ve değerler bütününü ifade etmek istediği söylenebilir. Yasa etiğinin unsurları olarak da; legalizm, rasyonalizm ve formalizm sıralanabilir.
Berdyaev’e göre, yasa etiğinin veya legalistik ahlakın kökleri, klan ya da kabilelerin totem ve tabularına kadar götürülebilir. Yasa etiği, ahlaki değerlendirmenin öznesinin esas olarak birey değil toplum olduğu, bireyin uymak zorunda olduğu düşünülen ahlaki yasakların, tabuların, yasaların ve normların toplum tarafından belirlendiği anlamına gelir. Başka bir deyişle toplum, ahlak yasasının taşıyıcısı ve bekçisine dönüşür. Bu niteliği ile yasa etiği, belirlenmiş ahlak yasasının dünyanın adil bir şekilde yönetilmesini garanti edeceğini kabul eder. Kişisel nitelik taşımayan yasa etiği, insan hayatının, tecrübesinin ve mücadelesinin iç derinliğine nüfuz edemez. Bu nedenle de insan kişiliği, insanın bireysel yazgısı ve iç hayatı karşısında duyarsız veya merhametsiz bir duruş sergiler. Diğer bir ifadeyle, toplumsal bütünün bireyi baskı altına almasıyla gelişen yasa etiği, bireye zulmeden bir özelliğe sahiptir. Ayrıca, sürü ahlakının bir ifadesi olan yasa etiği, ortalama insan hayatını organize ederek vasatı aşan yaratıcı insan kişiliğini dışarıda bırakır.
Berdyaev Nikolay, İnsanın Yazgısı, (Çev. Hüsamettin Arslan), İstanbul, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2012, s.20-21
Berdyaev, 2012, s.110-116
Berdyaev, 2012, s.130
Somut insanı veya bireyi kendisine temel almayan bir anlayışın, bireyin bireyselliğini, biricikliğini, eşsizliğini tanıması beklenemez. Böyle bir anlayış için asıl olan, kolektif vicdan veya sosyal düşüncedir. Bireyin vicdanını, duygu, düşünce, tutum ve davranışlarını dikkate almayıp onun hayatını ve davranışlarını kolektif bir temelde vücut bulmuş bir takım soyut ilkeler ve normlar çerçevesinde düzenlemeye çalışan bir yaklaşımın, bireysel tutum ve davranışlar şeklinde somutlaşan ahlaki duyarlılık ve sorumluluk duygusunu ve bilincini destekleyemeyeceği ileri sürülebilir. Yine bu bağlamda, gündelik hayat ilişkilerinde ahlaki tutum ve davranışları tek tek bireylerin sergileyeceği düşünüldüğünde, ahlaki değerlerin ve normların oluşturucusunun ve taşıyıcısının klan, kabile, devlet ve ulus gibi toplumsal birimler olduğunu kabul eden bir anlayışın tranik bir karaktere sahip olduğu da söylenebilir. Böylece insan hayatının somut, canlı, devingen gerçekliliğinden kopuk bir şekilde soyut bir iyi-kötü ikileminden hareketle kategorik bir emir-yasak ikilisi çerçevesinde kendini inşa eden yasa etiği, toplumsal yaşam alanında bir karşılığı olup olmadığına bakmaksızın soyut iyilik ve adalet gibi değerleri vurgular. Berdyaev, Yasa Etiğinin kaynağının iyilik ve kötülük ayrımına dayalı düalist, primitif, sosyal ve normatif bir karakter taşıdığına dikkat çeker. Berdyaev’e göre yasa etiği hem çok insanidir, insani ihtiyaç ve standartlara iyi adapte edilebilir hem de aşırı gayri insanidir ve insan kişiliği, insanın bireysel yazgısı, iç hayatı karşısında duyarsız ve merhametsizdir). Berdyaev’e göre yasa etiği ister primitif olsun ister modern dönemin bilhassa Kant’ınki kadar kişiliği hiçbir zaman tam anlamıyla özgürleştirememiştir.
Berdyaev’e göre, yasadan doğmuş bir ahlakçılık ya da moralizm, ne bireyin hayatına ilgi gösterir ne de ona istediği iyiliği gerçekleştirme gücü verir. Bireyi dikkate almayan bu anlayış, kaçınılmaz olarak “inayet” veya “kurtuluş etik”ine davetiye çıkarır. Bu ise, Hıristiyanlıkta görüldüğü üzere çileciliği besler. Böylece ahlak yasası, devlet yasası, kilise yasası, aile yasası, teknik yasa, ekonomik yasa haline getirilmiş kodlar, hayatı organize eder ve kurar. Ancak bunlar, aynı zamanda hayatı tahrip eder, onu asla aydınlatarak dönüştüremez. Uygulanabilir bir özelliğe de sahip bulunmakla birlikte yasa etiği, kötü fikirlerle ve davranışlarla mücadeleye hiçbir katkıda bulunamayacağı gibi, insanın iç hayatını değiştirebilecek bir güce de sahip değildir. Zaten hiçbir yasa, insanı, mutluluğu özgürlüğe, konfor ve tatmini yaratıcılığa tercih eden bir varlığa da dönüştüremez. Sonuç olarak yasa, günahkâr bir dünyaya gerekli olmakla birlikte tümüyle ortadan kaldırılamaz. Ancak dünyanın ve insanın, yasanın gayri şahsi iktidarından kurtarılması da bir gerekliliktir.
Berdyaev, 2012, s,110
Berdyaev, 2012, s.121-129
Etik ilkelerin işlevinin en hayati olduğu alanlardan birisi de kuşkusuz ki yargıdır. Adalet hizmetlerinin, bütün vatandaşları yakından ilgilendiren konuların başında gelmesinin yanı sıra etik ilke ve değerlerin hâkim olmadığı bir sistemde, yargılama sürecinin sonucunda adalete ulaşılması da mümkün olmayacaktır. Türkiye’de pek çok farklı meslek kolunun, kendilerine özgü mesleki etik davranış kuralları geliştirdiği bilinmekle birlikte, yargı etiği alanında çalışmalar ise yakın geçmişte başlamıştır. Türkiye’nin yargısal etik davranış kurallarına sahip olmayışının önemli bir eksiklik olarak görülüp sıkça eleştiri alması sebebiyle “yargıda etik” konusunda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu makalede Türk Hukukunda Etik, Etik ile ilgili Ulusal ve Uluslararası Düzenlemelerden bahsedilecektir.
1982 Anayasası’nda “ahlak” kavramının tersine “etik” kavramına hiç yer verilmemiştir. Buna karşılık, özellikle Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde “etik” kavramı, Anayasa dışı mevzuatta kullanılır olmuştur. Bu konuda ilk kanun altı mevzuat düzenlemeleri sağlık alanında görülmektedir.
Kanun düzeyinde “etik”, ilk kez 25/05/2004’te kabul edilen 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Türk Pozitif Hukuku’na girmiştir.
2004’ten önce ise kanun altı düzeyde, sırasıyla, Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği3 ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uygulamalı Etik Araştırma Merkezi (UEAM) Yönetmeliği4 adlı düzenleyici işlemler “etik”i odak alsa da, yukarıda vurgulandığı anlamda etiğin hukuksallaştırılması değil, etik ilkelerin araştırılmasının hukuksallaştırılması niteliği taşımaktadır.
5176 sayılı Kanun ve bu kanuna dayanılarak başta 8044 sayılı Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (RG, No: 25785, 13.04.2005) olmak üzere 2004’den sonra yürürlüğe giren yönetmeliklerde artık “etik ilkeler” araştırılacak bir değerler alanı değil; bizzat referans alınan, içeriği açıklanan, emir ve yasaklarla belirlenen ve hukuksal sorumluluk doğuracak sonuçlar bağlanan birer hukuk normu haline dönüştürülmüştür.
Kocabaşoğlu, Başağaoğlu, Kökrek, “Tıbbi Etik”, Sayı 36 (3-4), 1998, s.83
Resmi Gazete, 08.06.2004, Sayı: 25486.
Resmi Gazete, 15.01.2001, Sayı: 24288.
Resmi Gazete, 21.08.2002, Sayı: 24853.
8044 sayılı Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 23.maddesinin ilk fıkrasında “Kamu görevlileri, görevlerini yürütürken bu Yönetmelikte belirtilen etik davranış ilkelerine uymakla yükümlüdürler. Bu ilkeler, kamu görevlilerinin istihdamını düzenleyen mevzuat hükümlerinin bir parçasını oluşturur.” denilerek açıkça ahlaka aykırı sözleşme yasağında olduğu gibi, etik alanda tartışma, etik referanslı bir sorgulama ve karar verme sürecine hukuksal zemin yaratılmıştır. Üstelik yine 23.maddenin ikinci fıkrasındaki “5176 sayılı Kanun kapsamındaki kamu görevlileri, bir ay içinde, Ek-1’de yer alan “Etik Sözleşme” belgesini imzalamakla yükümlüdürler. Bu belge, personelin özlük dosyasına konur.” hükmüyle, kamu görevlilerine “etik davranacaklarına dair” söz verme yükümlülüğü konulmuştur.
Ayrıca ilgili Yönetmelikte “Etik Davranış İlkeleri” belirlenmiş ve aşağıdaki “etik sözleşme” metne eklenmiştir.
“Kamu hizmetinin her türlü özel çıkarın üzerinde olduğu ve kamu görevlisinin halkın hizmetinde bulunduğu bilinç ve anlayışıyla;
Halkın günlük yaşamını kolaylaştırmak, ihtiyaçlarını en etkin, hızlı ve verimli biçimde karşılamak, hizmet kalitesini yükseltmek ve toplumun memnuniyetini artırmak için çalışmayı,
Görevimi insan haklarına saygı, saydamlık, katılımcılık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme ve hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda yerine getirmeyi,
Dil, din, felsefi inanç, siyasi düşünce, ırk, yaş, bedensel engelli ve cinsiyet ayrımı yapmadan, fırsat eşitliğini engelleyici davranış ve uygulamalara meydan vermeden tarafsızlık içerisinde hizmet gereklerine uygun davranmayı,
Görevimi, görevle ilişkisi bulunan hiçbir gerçek veya tüzel kişiden hediye almadan, maddi ve manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir çıkar sağlamadan, herhangi bir özel menfaat beklentisi içinde olmadan yerine getirmeyi,
Kamu malları ve kaynaklarını kamusal amaçlar ve hizmet gerekleri dışında kullanmamayı ve kullandırmamayı, bu mal ve kaynakları israf etmemeyi,
Kişilerin dilekçe, bilgi edinme, şikayet ve dava açma haklarına saygılı davranmayı, hizmetten yararlananlara, çalışma arkadaşlarıma ve diğer muhataplarıma karşı ilgili, nazik, ölçülü ve saygılı hareket etmeyi,
Kamu Görevlileri Etik Kurulunca hazırlanan yönetmeliklerle belirlenen etik davranış ilke ve değerlerine bağlı olarak görev yapmayı ve hizmet sunmayı taahhüt ederim”
Uğur Esgün, Siyaset ve Anayasal Yabancılaşma:Etik İlkelerin Türk Hukukuna Uyarlanması Problemi, s.253
5176 sayılı Kanun’un 4.maddesinde yer alan “Bu Kanun kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında etik davranış ilkelerine aykırı uygulamalar bulunduğu iddiasıyla, en az genel müdür veya eşiti seviyedeki kamu görevlileri hakkında Kurula başvurulabilir.” hüküm gereği, artık “etik davranış ilkelerine aykırı uygulamalar” için hukuksal yollar işletilebilecektir. Bu ilkeler ise yine kanunun amacının açıklandığı 1.maddesinde “saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme” olarak sayılmış ve “gibi…” ibaresiyle ucu açık bir listeleme yapılarak “etik davranış ilkelerine aykırılık”ları belirleme konusunda tespitle görevlendirilen ve bu kanunla öngörülen Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na bir takdir yetkisi tanınmıştır.
Etik ve hukuk ilişkisini ele alan normatif düzenlemeler dağınık bir şekilde çeşitli uluslararası ilkelerde, kurallarda, tavsiye kararlarında, şartlarda, sözleşmelerde, ulusal anayasalarda, kanunlarda, kanun hükmünde kararnamelerde, yönetmeliklerde, genelgelerde, ilkelerde yer almaktadırlar. Çalışmanın bu aşamasında, bahsedilen normatif düzenlemelerin bazılarından bahsedilmeye çalışılacaktır.
1982 Anayasası’nın 10., 129., 137., 138., 140. maddeleri,
1136 sayılı Avukatlık Kanunu,
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu,
6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu,
832 sayılı Sayıştay Kanunu,
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu,
2004 sayılı İcra İflas Kanunu,
5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkında Kanun,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu,
Uğur Esgün, Siyaset ve Anayasal Yabancılaşma: Etik İlkelerin Türk Hukukuna Uyarlanması Problemi, s.254
Kadir Can Özel, Etik ve Etik – Hukuk Arasındaki İlişki, s.701
R.G., T. 13.04.2005, S. 25785.
R.G., T. 17.12.2011, S. 28145.
R.G., T. 26.01.2013, S. 28540.
R.G., T. 05.08.2017, S. 30145.
R.G., T. 03.08.2017, S. 30143.
Türkiye Barolar Birliği’nin 8-9 Ocak 1971 tarihli IV. Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve 26 Ocak 1971 tarihli Türkiye Barolar Birliği Bülteni’nde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir; Buna ilişkin, TBB’nin, T. 18.05.2013, E. 2012/749, K. 2013/326 sayılı disiplin kararında, Baro tarafından görevlendirme yapılmadıkça avukatın zorunlu müdafilik görevini üstlenmesi ve bununla ilgili ücrete hak kazanması disiplin cezasını gerektirir. Şikayetli avukatın Cumhuriyet Savcısının sözlü ricası veya ısrarı üzerine olsa dahi, yasal zorunluluk olan baro tarafından görevlendirme yapılmadıkça zorunlu müdafilik görevini üstlenmesinin ve bununla ilgili ücrete hak kazanmasının 1136 sayılı Avukatlık Kanunu md. 34’e ve 136/2’ye; TBB Meslek Kuralları md. 5 ve 11’e aykırı olduğu karara bağlanmıştır.
2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşlere Dair Kanun,
4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu,
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu,
6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu.
Kamu Görevlileri Etik Davranış ilkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik8,
Sayıştay Denetçilerinin Mesleki Etik Kurallarına İlişkin Usul ve Esaslar ,
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği ,
Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği ,
Bilirkişilik Yönetmeliği .
Adalet Bakanlığı’nın “Etik Sözleşme” konulu genelgesi .
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları .
Yargı, temel hakları korumayı ve bunlarla ilgili özgürlükleri tesis etmeyi kendi varlık temeli olarak gören modern demokrasilerin, yasama ve yürütmeyle birlikte üç ana ayağından biri olarak görülmektedir. Yargının kendisinden beklenen adil yargılama işini yapabilmesinin ana koşulu ise özerk ya da bağımsız olması, kendine ilişkin kararları kendi verebilmesidir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin hayata geçirilmesi, yürütmenin yargıya müdahalesinin engellenmesiyle olanaklıdır. Yasama ve yürütme iki ayrı erk olarak görülmekle birlikte, yürütme organı gücünü tamamen yasama organından aldığı, yasama organının denetimine tabi olduğu için zaten iki güç arasında çatışmalar uzun sürmemekte, yasama yürütme organını denetlemekte, çatışmalarda son sözü o söylemektedir. Günümüz demokrasilerinde seçimi kazanan siyasal partiler ya da siyasal liderler, işin doğası gereği, hem parlamentoyu hem de yürütmeyi ellerinde tutmakta, bu nedenle yasamanın yürütme ya da yürütmenin yasama karşısında bağımsızlığı göreceli bir bağımsızlık olarak kalmaktadır. Buna karşın demokrasilerin gücü ve etkinliği, bunların yargıyla ilişkileri kadar, bu iki kurum arasındaki ilişkinin niteliğine göre belirlenmektedir. Yürütme organı yeterli bağımsızlık ya da etkinlikte bulunma serbestîsine sahip değilse, kendine düşen işleri yapmakta zorlanmakta; öte yandan yasama organının denetimini öngörmeyen ya da onun denetimini devre dışı bırakan bir yürütme ise kolayca antidemokratik yönelimlere sapabilmektedir. Bu nedenle, olması gereken her bir organın, sınırları açık bir biçimde çizilmiş olarak, kendine düşen işleri yapması ve bunu yaparken de diğer kurumların işlerini yapmasını engellememesidir. Platon’un bir devletin ya da siyasal toplumun adil olmasından anladığı şey de budur. Adalet her kesimin kendine düşen işleri amacına uygun biçimde yapmasıdır.
Yasama ve yürütme arasında da kimi zaman yetki sorunları yaşanmasına karşın, bizim ülkemizde de sıkça görülen ve üzerinde daha çok konuşulan yürütme ile yargı arasındaki ilişkide yaşanan sorunlardır. Yargı bağımsızlığından anlaşılan yargının yürütmenin etkisinde kalmadan kendi iş işleyişini sağlayabilmesi ve güçlü organ olan yürütmenin etkisinde kalmadan kararlar verebilmesidir. Bu iki kurum arasındaki ilişkilerin anayasa, yasa ve yönetmeliklerde, yargının bağımsızlığını esas alarak kurulmasıyla sağlanabilir. Ülkemizde gerek üst mahkemelere üye seçilmesi ve yetkileriyle, gerekse HSYK’nın kuruluş ve işleyişiyle ilgili tartışmalar bunun tipik örnekleridir. Örneğin HSYK Kanununda “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, Kurula emir ve talimat veremez. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarını gözeterek adalet, tarafsızlık, doğruluk ve dürüstlük, tutarlılık, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkeleri çerçevesinde görev yapar” (6087 sayılı HSYK Kanunu Madde 3) denilmektedir.
‘Yargı Etiği’ ya da Yargıda Etik: Yargı Nasıl Etik Olur?, Harun TEPE, s.88
Buna karşın gerek Kurul üyelerinin seçim süreci gerekse Kurul Başkanını yürütme organı olan hükümetin bir bakanı olması ve bakanlık müsteşarının da Kurul üyesi olması nedeniyle Kurul’un bağımsızlığının kâğıt üzerinde kaldığı iddia edilmektedir. Kurul üyelerinin seçimle veya atanmayla olmasından ziyade bu seçim ya da atamanın liyakate dayalı olması, kurulun yapısının bağımsız yargı vermeye imkân verecek şekilde oluşturulması, kararlarında kurul üyelerinin kendilerini özgür hissetmeleri daha büyük önem taşımaktadır. Daha genel düzeyde ise sorun hukuk ve siyaset ilişkisidir. Siyasi otorite yönetim gücünü elinde tuttuğuna ve hukuku yapma, yürütme ve değiştirme yetkisine sahip olduğuna göre, hukukun onun etki alanı dışında kalıp kalamayacağı sorunudur. Siyaset geniş anlamda alınınca hiçbir şeyin siyasetin dışında kalamayacağı söylenebilir. Yasama, yürütme ve yargının üç ayrı erk olduğu, bunların birbirinin işine karışmaması gerektiği ilkesinin, yani kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve yargının ancak diğer iki erkin etki alanı dışında kalırsa adil olabileceğini dile getiren yargı bağımsızlığı ilkesinin de siyasi bir düşünce olduğu söylenebilir. Totaliter yönetimlerin kuvvetler ayrılığı veya yargı bağımsızlığı gibi bir sorunu yoktur. Yargının bağımsız olup olmaması, adil kararlar verip vermemesinden ziyade önemli olan siyasal erkin önünde bir engel oluşturup oluşturmamasıdır, onun işini kolaylaştırıp kolaylaştırmadığıdır. Demokrasilerin, anayasal veya siyasal demokrasilerin yargıya bakışı ise tümüyle farklıdır. Yargı demokrasilerin işlemesinin olmazsa olmazlarındandır. Anayasa ve yasalarla belirlenen düzenlemelerin pratikte buna göre işletilip işletilmediğinin denetçisi yargıdır. Yargı, yürütme anayasa ve yasalara aykırı işlemlerde bulunduğunda bunu ona bildirmesi, hatırlatması gereken, böylece onu daha sonra karşılaşabileceği güç durumlara düşmekten kurtarabilecek olan güçtür. Bu nedenle amacına uygun işleyen, özerk ve bağımsız olan, adil olan bir yargı yürütmenin başarısının teminatıdır. Öte yandan yargının işi yürütmenin işini kolaylaştırmak ya da güçleştirmek değil, bunu hiç dikkate almadan kendi işini yapmaktır. Onun işi, yönetimin anayasa ve yasalara uygun bir şekilde işini yapmasını sağlamak, böylece hem yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini korumak hem de ülkede adaleti tesis etmektir. Yargının devletten ya da yurttaştan yana olması, ikisinden birini seçmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Yargı erkinin görevi kimin haklı kimin haksız olduğunu bulmak, adil kararlar vererek ülkede adaletin tesisini sağlamasıdır. Yargı işini kamu adına yapar; ama işi yurttaşı veya devleti korumaktan ziyade adaleti gerçekleştirmektir. Bu da kendi başına kararlar verebilmesi, bağımsız ve tarafsız olması ile gerçekleşir. Bu nedenle yargı dar anlamda siyasetin dışındadır, eğer dışında kalırsa, kalabilirse adaleti sağlayabilir. Yargı devletin bir organıdır, bu nedenle işinin devleti korumak olduğu düşünülebilir; ama devletin varlık nedeni de yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini korumak, mal ve can güvenliğini sağlamaktır. Ülkede adaleti gerçekleştirmeyi, yurttaşların temel hak ve özgürlerini korumayı hedefleyen bir adalet mekanizması devletin varlık nedenlerine de uygun davranan bir devlet kurumu olacaktır. Yargının işini yapması devletin varlık amacına uygun bir kurum olarak işlemesini de sağlayacaktır.
Yargı Etiği’ ya da Yargıda Etik: Yargı Nasıl Etik Olur?, Harun TEPE, s.89
Kuşkusuz yargının etik veya adil bir yargı olabilmesinin önündeki tek dış koşul siyaset değildir. Ekonomik, sosyal ve kimi zaman kültürel koşullar siyaset kadar yargının işini yapmasının önünde bir engel oluşturabilmektedirler. Ekonomi ya da parasal ilişkiler siyasetin de üzerinde bir güç olarak yargıyı etkileyebilmektedir. Ekonomik durumu daha iyi olanların daha iyi hukukçularla çalışması, onlardan ihtiyaçları olan alanda daha iyi hukuki destek almaları olağandır. Yoksulların diğerleri gibi hukuki konularda uzman kişilere ulaşmaları, onlardan destek alabilmeleri ise pek mümkün olmamaktadır. Bu durum içinde yaşadığımız ekonomik sistemde kaçınılmaz görünmektedir. Yoksul ve zenginlerin adalete ulaşmalarında ve adaletin tecelli etmesinde ortaya çıkan bu sorunun, bir dereceye kadar da olsa çözümü ise, yargı mekanizmasının bu dengesizliği azaltacak kimi mekanizmalar kurmaları –örneğin baroların yoksul zanlılara hukuki destek için avukat görevlendirmeleri-; savcı ve yargıçların bu durumun farkında olarak daha dikkatli bir biçimde yargılamada bulunmaları ve kararlarını verirken mümkün olduğunca bu durumu göz önünde bulundurmalarıdır. Kuşkusuz hâkimler, kendileri kanıt yaratamayacaklarına göre, kararlarını önlerine konan ya da bulabildikleri kanıtlara göre vereceklerdir. Ama yargıç ve savcılar, yargılama yaparken bu türden koşulları göz önünde bulundururlarsa, sorunları bir dereceye kadar önleyebilir.
Yukarıda söz edilen yargının etik olmasıyla ilgili sorunlar doğrudan yargıyla ilgili olmayan, onun dışında kalan siyaset ve ekonomiye ilişkin sorunlardır. Bu konularda yargı en fazla sorunlara dikkat çekerek üzerine gidilmesini sağlayabilir. Yargılamanın etik bir yargılama olması yargının kendi elindedir. Bu ise, hâkim ve savcıların iyi yetiştirilmesi, yargılama için gereken bilgi ve deneyime sahip olması ile doğru karar verme ve etik davranma konusunda beceri kazanmalarıyla başarılabilir. Hâkim yalnızca adil ve tarafsız bir karar vermekle yükümlü değil, aynı zamanda bu kararı, kararın adilliği ve tarafsızlığı ve hâkimin doğruluğu konusunda hiçbir şüpheye yer vermeyecek biçimde vermekle yükümlüdür.
Toplumun gözünde bir hâkim, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin temelleri üzerine inşa edilmiş olan adalet ve gerçeğin ideallerine hizmet etmeyi sadece taahhüt etmemiş aynı zamanda bunları benimsemeye de ant içmiştir. Bu nedenle bir hâkimin sergilediği kişisel nitelikler, eylemler ve imaj, yargı sistemi bünyesindeki herkesi bir bütün olarak ve dolayısıyla toplumun sisteme karşı güvenini etkiler.
Yargı Etiği’ ya da Yargıda Etik: Yargı Nasıl Etik Olur?, Harun TEPE, s.90
‘Yargı Etiği’ ya da Yargıda Etik: Yargı Nasıl Etik Olur?, Harun TEPE, s.90
Nijerya Kılavuzu, s.60
Hâkim, ancak yargı makamının itibarını zedelemeyen veya yargısal görevlerinin ifasına müdahale etmeyen faaliyetlere katılabilir. ‘Mahkeme önüne çıkanlar, bu mahkemeler tarafından alınan kararların harici hiçbir baskıya maruz kalınmadan verildiğinden emin olmalıdır. Yargı bağımsızlığı, hâkimlerin, baskı ve etkiye tabi olmadıkları ve sadece gerçeklere ve hukuka dayalı olarak, tarafsız kararlar vermekte özgür oldukları anlamına gelir. Yargı bağımsızlığı, genellikle, hâkimin menfaatine yönelik bir olgu şeklinde algılanır. Hâlbuki bu böyle değildir. Bağımsızlık, halka, hâkimin tarafsız davranacağına dair verilen güvencedir’.
Son yıllarda daha çok mesleki davranış kuralları olarak ele alınan etik, yargıda da üzerinde sıkça durulan bir konu haline gelmiştir. Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde, yargıda etik standartlara sahip olmadığı yönünde aldığı eleştiriler, yargı etiği ilkelerinin belirlenmesi konusunda hızlandırıcı etkiye sahip olmuştur. 2014-2018 yılları arasını kapsayan 10. Kalkınma Planı’nda ve Yargı Reformu Stratejisi’nde yargı etiği kodlarının belirlenmesi hedefleri öne çıkmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Mart 2019’da Türk Yargı Etiği Bildirgesini duyurmuştur. Ayrıca 2018’de tamamlanan Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi’nin sonunda da Yargıtay Etik Kodlarının belirlenmiş olduğu görülmektedir. Bu iki proje Türk yargı etiği çalışmaları açısından temel kabul edilebilecek projelerdir. İlgili projelerden kısaca bahsedilecektir.
Tam adıyla “Yargıtay’da Etik İlkelerin Yaygınlaştırılması, Saydamlığın Güçlendirilmesi ve Yargıtay’a olan Güveninin Artırılması Projesi” pek çok aşamadan oluşmaktadır ve Projenin en önemli çıktılarından biri Yargıtay Etik Kodlarının belirlenmesi olmuştur. Proje, Yargıtay ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliği ile yürütülmüş olup iki kurumun 2010’dan itibaren sürmekte olan ortak girişimlerinin sonuçlarına dayanmaktadır. Projenin amaçlarından bir diğeri; yargı etiği ilkelerinin yaygınlaştırılması ve 2013 yılında yayınlanmış olan “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi”nin ve bu bildirgede yer almakta olan şeffaflığa ilişkin on beş ilkenin tanınırlığının artırılmasıdır.
Yargı Bağımsızlığı (Ve Herkes Tarafından Bu Konuda Neler Bilinmesi Gerektiği) hakkında Mahkeme Reisi Lance Finch et al. (2012)
Esra Nur TUĞAN, Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Türkiye’de Yargı Etiği İlkeleri Üzerine Bir İnceleme, s.92
Claudio Tomasi, (2017), Program Açılış Konuşması, Mustafa Saldırım, Gülşah Sibel Akbulut ve Gözde Hülagü (Haz.), Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi Açılış Sempozyumu: 13-14 Nisan 2017, Ankara, (7-10), s.26
Üç kısımdan oluşan Yargıtay Etik İlkeleri’nin ilk bölümü yargı etiği ilkeleri, ikinci bölümü cumhuriyet savcıları için belirlenmiş etik davranış ilkeleri ve üçüncü bölümü Yargıtay personeli için oluşturulan etik ilkelerden meydana gelmektedir. Yargı Etiği olarak isimlendirilen ilk bölümde hakimler için belirlenen etik davranış ilkeleri yer almaktadır. Hakimler için belirlenen yargı etiği ilkeleri 6 adet “değer”den oluşmaktadır. Bangalore İlkelerine benzer bir biçimde her değerin devamında yer alan “ilke” ile, ilgili değer açıklanmıştır. İlkelerin ardından verilen “kurallar”da da söz konusu değerin daha iyi anlaşılabilmesi için daha detaylı bir anlatımla doğru ve yanlış davranış kalıpları verilmiştir. Değerler sırasıyla “bağımsızlık, tarafsızlık, dürüstlük, mesleğe yaraşırlık, eşitlik, ehliyet ve özen” olarak belirlenmiştir.
Türkiye’de Yargı Etiğinin Güçlendirilmesi Projesi Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi tarafından finanse edilmiştir. Proje Aralık 2015-Aralık 2017 arasında yürütülmüş ve tamamlanmıştır. Türkiye’de yargı etiğinin durum analizi yapılarak yargısal etik kodların geliştirilmesi ise Projenin ana hedeflerindendir. Diğer hedefler arasında hakim ve savcıların yargı etiği konusunda farkındalıklarının artırılması ve HSK’nın bu konudaki kapasitesinin geliştirilmesi bulunmaktadır. Ayrıca, kamuoyunda farkındalık yaratmak da amaçlanmaktadır.
Proje’nin Aralık 2017’de tamamlanmasından sonra Projenin temel çıktısı olarak Türk Yargı Etiği Bildirgesi’nin yazılmış olduğu ve yakın zamanda açıklanacağı söylenmiş) ancak Bildirge 11 Mart 2019’da açıklanmıştır. Bildirgenin ilk derece mahkemelerinde, istinaf mahkemelerinde ve yüksek Türkiye’de Yargı Etiği İlkeleri Üzerine Bir İnceleme 95 mahkemelerde görev yapan tüm hakim ve savcılar için bağlayıcı olduğu belirtilmiştir.
Türk Yargı Etiği Bildirgesi 8 temel ilke ve bu ilkeleri açıklayan alt başlıklardan meydana gelmektedir. Alt başlıklar doğru davranış örnekleri içermekte, bunun yanında hakimlik ve savcılık mesleklerinin niteliklerinden de sıklıkla söz etmektedir. Yargı Etiği Bildirgesinin, Bangalore İlkeleri ile benzerlik taşıyıp taşımadığı incelendiğinde Bangalore İlkelerinden esinlenilmesine rağmen, daha özgün bir metnin ortaya çıkmış olduğu anlaşılmaktadır.
Türk Yargı Etiği Bildirgesi’nde belirtilen 8 ilkeye göre hakimler ve savcılar;
- İnsan onuruna saygılıdır, insan haklarını korur ve herkese eşit davranırlar,
- Bağımsızdırlar,
- Tarafsızdırlar,
- Dürüst ve tutarlıdırlar,
- Yargıya olan güven temsil ederler,
- Mahremiyeti gözetirler,
- Mesleğe yaraşır şekilde davranırlar,
- Yetkindir ve mesleklerinde özenli davranırlar.
Mahkemelerin, anayasal düzeni ve hukukun üstünlüğünü yaşatma ve yüceltme görevini yerine getirebilmeleri için, yetkin, bağımsız ve tarafsız yargının var olması zorunludur. Çağdaş demokratik toplumda, yargı sistemine ve yargının ahlaki gücü ve dürüstlüğüne halkın güvenmesi son derece önemli olup Hâkimlerin bireysel ve kurumsal olarak, hâkimlik görevini halkın emaneti olarak görmeleri, saygı duymaları ve halkın yargı sistemine güvenini yükseltmek ve sürdürmek için ellerinden gelen en yüksek çabayı göstermeleri gerekir. Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi, şeffaflık yoluyla hâkimlerin bağlı oldukları etik ilkelerin kamuoyuna en geniş şekilde duyurulmasının ve bu ilkelerin uygulandığının toplum tarafından bilinebilir ve görünebilir olmasının, yargı performansını artırmada ve halkın güvenini sağlamada kilit rol oynadığını vurgulamaktadır. Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun önerisi üzerine Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından Yargıtay üyeleri ile tetkik hâkimlerinin etik davranış standartlarını oluşturarak onlara rehberlik sunmak, yasama ve yürütme mensupları ile avukatların ve toplumun yargıyı daha iyi anlamalarına ve yargıya destek olmalarına yardımcı olmak, etik ilkelere uymanın öncelikle hâkimlere düşen asli bir sorumluluk olduğu gerçeğini göz ardı etmeden hâkimler üzerinde bağlayıcı mesleki davranış kurallarını tamamlamak amacıyla, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri ve Yorumu göz önünde tutularak, Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri kabul edilmiştir. İlgili Etik İlkelerden ve içeriğinden kısaca bahsedilecektir.
https://www.yargitay.gov.tr/documents/YargiEtigiIlkeleri.pdf
İlke: Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğünün ön şartı ve adil yargılanmanın temel güvencesidir. Bu nedenle hâkim, hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını yüceltir ve örnek biçimde temsil eder.
Kurallar:
1.1 Hâkim, önündeki bir davaya ilişkin olarak, yargı görevinin uygun biçimde ifası dışında ortaya çıkabilecek, kararı etkilemeye yönelik her türlü girişimi reddeder.
1.2 Hâkim, aile, sosyal veya diğer ilişkilerinin, yargısal davranışını ve muhakemesini uygunsuz biçimde etkilemesine asla izin vermez.
1.3 Hâkim, kamuoyu tepkisini yatıştırmak, eleştirilerin önüne geçmek veya uygunsuz çıkarları gerçekleştirmek üzere hukuktan sapmaz.
1.4 Hâkim, karara bağlayacağı ihtilafın taraflarına karşı bağımsızlığını korur.
1.5 Hâkim, yasama ve yürütme erkleriyle uygunsuz ilişkilerden ve bu organların etkisinden uzaktır; aynı zamanda, makul bir kişinin gözünde, bu türden ilişki ve etkilerden uzak olduğunu gösterir.
1.6 Hâkim, yargı görevini ifa ederken, yargıdaki diğer meslektaşlarından bağımsız olur.
1.7 Hâkim, yargının kurumsal ve işleyiş bağımsızlığını sürdürmek ve yükseltmek üzere, yargı görevinin ifasına yönelik güvenceleri teşvik eder ve korur. 1.8 Hâkim, hangi kişiden veya hangi nedenle gelirse gelsin, doğrudan veya dolaylı her türlü dış etki, teşvik, baskı, tehdit veya müdahaleden uzak, hukuku kendi vicdani kanaatine uygun olarak ve somut gerçeklere ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak, yargı görevini bağımsız olarak yerine getirir.
İlke: Tarafsızlık, yargı görevinin doğru biçimde ifası için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu ilke, temyiz sürecinde salt karar için değil, kararın oluşturulduğu süreç için de geçerlidir.
Kurallar:
2.1 Hâkim, yargı görevini iltimas, yanlılık veya önyargı olmaksızın ifa eder; herhangi bir uygunsuz amaç ve etik dışı uygulamadan etkilenmez.
2.2 Hâkim davanın taraflarına veya vekillerine beyanlarını hukuka uygun ve eşit olarak açıklama hakkı tanır.
2.3 Hâkim, kanunun izin verdiği haller hariç olmak üzere, önündeki veya önüne gelmesi muhtemel bir davanın esası veya esasını etkileyen usulleri hakkında taraflarla iletişim kurmaz.
2.4 Hâkim, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve hâkim tarafsızlığı açısından kamuoyu, yargı mensupları ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar sergiler.
2.5 Hâkim, davaların duruşma, karar, temyiz veya diğer işlem aşamalarında, kendisini yargılamadan zorunlu olarak el çektirecek olayları makul ölçüler çerçevesinde asgariye indirecek şekilde hareket eder, kendisinin ve ailesinin kişisel veya ekonomik faaliyetlerini bu doğrultuda düzenler.
2.6 Hâkim, önündeki veya önüne gelmesi muhtemel bir dava hakkında, bilerek ve isteyerek, yargılama aşamasının sonuçlarını veya sürecin açık biçimde adil olma niteliğini makul ölçüler çerçevesinde etkileyecek veya zayıflatacak aleni veya zımni herhangi bir yorumda bulunmaz.
2.7 Hâkim, tarafsız olarak karar veremeyeceği durumda veya makul bir kişinin gözünde, tarafsız olarak karar veremeyeceği izleniminin doğabileceği durumlarda, hangi aşamada olursa olsun davadan çekilir
İlke: Dürüstlük, yargı görevinin doğru biçimde ifası için vazgeçilmez bir unsurdur.
Kurallar:
3.1 Adaletin gerçekleştirilmesi kadar, gerçekleştirildiğinin görülmesinin önemi de gözetilerek, hâkim kişisel ve mesleki ilişkilerinde söz ve davranışlarında makul bir değerlendirme ile yadırganabilecek ve taraflılık görüntüsü verebilecek durumlardan ve halkın yargıya olan güvenini sarsacak nitelikteki davranışlardan kaçınır.
3.2 Hâkim, tüm faaliyetlerinde, hukukun üstünlüğüne saygılı olduğunu gösterir, yargının dürüstlüğüne ve bağımsızlığına halkın güvenini yükseltecek biçimde davranır.
3.3 Hâkim, yargı görevini, kendisine veya başkalarına menfaat sağlamak amacıyla kullanmaz.
3.4 Hâkimin, yargılama faaliyetine ilişkin olarak yaptığı, yapacağı veya yapmaktan kaçınması gereken herhangi bir eylem veya işleme ilişkin olarak, kendisi veya aile fertleri, hediye, borç, ağırlama, yarar, ayrıcalık veya lütuf gibi bir menfaat talep etmeyeceği gibi kabul de etmez. Hatta makul ölçüler çerçevesinde yargı görevinin ifasını etkilemeye yönelik olarak algılanabilecek diğer davranışlardan da kaçınır.
3.5 Hâkim, yargı personelinin, yargılama faaliyetine ilişkin olarak yaptığı, yapacağı veya yapmaktan kaçınması gereken herhangi bir eylem veya işleme ilişkin olarak, hediye, borç, ağırlama, yarar, ayrıcalık veya lütuf gibi bir menfaat talep etmelerine ve kabul etmelerine izin vermez.
İlke: Mesleğe yaraşırlık ve bunun görüntü olarak ortaya konulması, hâkimin tüm faaliyetlerinin ifası için vazgeçilmez unsurdur.
Kurallar:
4.1 Hâkim, tüm faaliyetlerinde, mesleğe yaraşmayacak şekilde davranmaktan ve görünmekten kaçınır. Mesleğe yaraşırlığın ölçüsü, makul bir kişinin zihninde, dürüstlüğü, tarafsızlığı ve yetkinliği hakkında olumlu ya da olumsuz bir algının oluşup oluşmadığına göre belirlenir.
4.2 Hâkim, daima halkın gözü önünde olduğundan, normal bir vatandaşa göre külfet olarak nitelendirilebilecek kişisel sınırlamaları kabullenir, bunlara isteyerek uyar.
4.3 Hâkim, mesleki ve kişisel ilişkilerinde diğer meslektaşları nezdinde, makul ölçüler çerçevesinde bakıldığında kayırma veya taraflılık kuşkusu ya da görüntüsü verecek durumlardan kaçınır.
4.4 Hâkim, ev veya işyerinin, başka bir hukukçu tarafından müvekkilleriyle iş amacıyla görüşme yeri olarak kullanılmasına izin vermeyeceği gibi kendisi de başka bir hukukçunun ev veya işyerini bu amaçla kullanmaz.
4.5 Hâkim, ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğünü kullanırken, yargı görevinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranır.
4.6 Hâkim, siyasi niteliğe bürünmüş, çekişmeli tartışmalara aleni olarak katılmaktan ve görüş bildirmekten kaçınır.
4.7 Hâkim, sosyal medya kullanırken öz denetim yapmak suretiyle siyasi, etnik, mezhepçi, cinsiyetçi ve benzeri paylaşım yapmaz.
4.8 Hâkim, şahsına ve ailesine ait olan mal varlıklarının idaresini hâkimlik görevini etkilemeyecek şekilde ifa eder.
4.9 Hâkim, tarafsızlığını olumsuz etkileyen, yargı görevlerinin uygun biçimde ifasını engelleyen, yargı makamından yararlanan veya hâkimin görev yaptığı mahkeme önüne gelmesi muhtemel avukatlar ve diğer kişilerle menfaat içeren ilişkilerden kaçınır.
4.10 Hâkim, yargı makamının itibarını, kendisine, aile fertlerinden birisine veya başka bir kimseye özel çıkar sağlamak üzere kullanmaz.
4.11 Hâkim, yargı görevinin ifasında herhangi bir kimsenin özel durumundan etkilenmez, etkilendiği izlenimi uyandırmaz ve başkalarının bu izlenimi oluşturmasına izin vermez.
4.12 Hâkim, yargı görevinin ifası esnasında elde etmiş olduğu bilgileri, yargı görevi dışındaki amaçlarla kullanmaz.
4.13 Hâkim hediye kabul etmez ancak; umuma açıklama konusundaki yasal gerekler ve hukuk gözetilmek suretiyle tarafgirlik görüntüsüne yol açmayacak veya yargısal görevlerin icrasında kendini etkileme izlenimi oluşturmayacak yüksek maddi değer taşımayan sembolik, hatıra kabilinden hediye, ödül ve benzeri şeyi alabilir. Uluslararası protokol, nezaket, teamül veya kurumsal nezaketin gerektirdiği hallerde hediye kabulü bu kapsam dışındadır. Mevzuatta belirlenen değerin üzerindeki hediyeler kurum müzesinde saklanır. Hâkim beklentisi olduğu izlenimi verecek nitelikte hediye vermez.
4.14 Hâkimin içinde yaşadığı toplumdan kendisini tamamen soyutlaması mümkün olmadığı gibi yararlı da değildir. Adaletin tesisi için toplumu tanımak vazgeçilmez bir unsur olduğundan, hâkim, yargı görevlerini olumsuz şekilde etkilememek şartıyla, aşağıdakileri yapabilir:
4.14.1 Hukuki konularda yazılar yazabilir, konferans ve ders verebilir ya da diğer etkinliklere katılabilir.
4.14.2 Hukuki konularla ilgili olarak kamu kurumları, özel kuruluşlar ile görüşebilir ve açık oturumlara katılabilir.
4.14.3 Hâkim, tarafsızlık ve siyasi yansızlığı ile çelişmemek ve böyle bir izlenim oluşturmamak kaydıyla resmi organ, komisyon ve sair kurullarda üye olarak görev alabilir.
4.14.4 Hâkim, makamını ve mesleki onurunu zedelememesi ve görevine engel olmaması kaydıyla sivil toplum faaliyetlerine katılabilir.
4.15 Hâkim, davanın taraflarına menfaat karşılığı olmasa bile danışmanlık yapmaz
4.16 Hâkim, kanunun açıkça izin verdiği haller dışında, mesleki veya bireysel hakemlik ya da arabuluculuk yapmaz veya yargı işlevi ifa etmez
4.17 Hâkim, mesleki örgütleri kurabilir, üye olabilir veya mevzuata aykırı olmamak kaydıyla hâkimlerin çıkarlarını temsil eden diğer örgütlere katılabilir.
4.18 Hâkim esas olarak verdiği hüküm ile konuşur. Kendisinin veya meslektaşlarının kararlarını görev gereği olmadıkça etki altında bırakacak şekilde eleştirmez, bu tarz eleştirenler ile iletişime girmez, yetkili olmadığı sürece medyada çıkan bu nitelikteki haber ve yorumlar hakkında açıklamada bulunmaz.
4.19 Hâkim, zorunlu olmadıkça yargı görevinin ifasına yönelik meşru eleştirileri sınırlamak için idari, cezai ve hukuki yaptırımlara başvurmaktan genel olarak kaçınır.
Kurallar:
5.1 Hâkim, görevini yerine getirirken toplumdaki ırk, renk, siyasi görüş, cinsiyet, din, vicdan, inanç, kültür, giyim, dil, doğum yeri, etnik veya sosyal köken, engellilik, yaş, medeni hal, cinsel yönelim, sosyal veya ekonomik durum farklılıkları ve benzeri diğer çeşitli kaynaklardan doğan, davaya mesnet olmayan farklılıkları bilir, anlar ve bu farklılıkların kararını etkilemesine izin vermez.
5.2 Hâkim, yargı görevinin ifasında, söz veya davranışlarıyla, anılan nedenlerden dolayı, herhangi bir kişi veya gruba karşı yanlı veya önyargılı davranışlar sergilemez.
5.3 Hâkim, taraflara, tanıklara, avukatlara, yargı personeline, yargıdaki meslektaşlarına ve ilgili tüm kişilere karşı gereken duyarlılığı eşit şekilde göstererek yargılama faaliyetini yürütür.
5.4 Hâkim, önünde olan bir konuda yargı personelinin ilgili kişiler arasında ayrım yapmasına izin vermez.
5.5 Hâkim, görülmekte olan bir davada, tarafların veya vekillerin, yukarıdaki nedenlere dayalı olarak, yasal iddia ve savunma sınırlarını aşacak şekilde söz ve/veya davranışlarıyla, yanlılık veya önyargılı tavır sergilemelerini engeller.
Kurallar:
6.1 Yargı görevi, hâkimin diğer tüm faaliyetlerinden üstün ve önceliklidir.
6.2 Hâkim, mesleki faaliyetlerini yargı görevine hasreder; yargı görevi yalnız mahkemedeki görev ve sorumlulukların ifasını ve karar verilmesini değil aynı zamanda, yargı görevine veya mahkemenin işleyişine ilişkin olan diğer görevleri de içerir.
6.3 Hâkim, özellikle çalışma saatlerine kendisi riayet ettiği gibi idaresi altındaki kişilerin de çalışma saatlerine uymasını sağlar.
6.4 Hâkim, görevli olduğu mahkemede adaletin etkin ve verimli biçimde dağıtılmasına özen gösterir. Daire başkanı, dosyaların üye veya tetkik hâkimleri arasında adil şekilde dağıtılması için gerekli önlemleri alır.
6.5 Hâkim, yargılama faaliyeti ve mahkemesini denetlemek için ihtiyaç duyacağı bilgi, beceri ve kişisel niteliklerini geliştirmek amacıyla gerekli eğitim ve diğer imkânlardan yararlanır veya bu niteliklerini sürdürmek ve yükseltmek için makul önlemleri alır. Yönetim yetkisi olan hâkimler, idari açıdan kendilerine bağlı hâkim ve personeli bu konuda destekler, teşvik eder ve gerektiğinde iş yükünü bu durumu gözeterek belirler.
6.6 Hâkim, insan hakları normlarını tesis eden uluslararası sözleşmeler ve diğer hukuk belgeleri dâhil olmak üzere, uluslararası ve karşılaştırmalı hukuktaki gelişmeleri izler.
6.7 Hâkim, mahkeme kararlarındaki muhalefet şerhlerini yazmak da dâhil olmak üzere tüm yargısal görevlerini etkin bir şekilde, âdilane ve makul bir süre içerisinde yerine getirir.
6.8 Hâkim, mahkemede düzen ve nezaketi korur ve davanın tarafları, tanıklar, avukatlar ve resmi sıfatla ilişkide olduğu herkese karşı sabırlı, vakur ve nazik olur. Hâkim, avukatlar ve mahkeme personelinin aynı biçimde davranmasını sağlar.
6.9 Hâkim, yargı görevinin özenli biçimde ifasıyla bağdaşmayacak hiçbir davranış içinde bulunmaz.
6.10 Adalete erişim, hukukun üstünlüğü için vazgeçilmez önemde olduğundan, hâkim, kendi yetkileri dâhilinde, bu erişimi kolaylaştıracak ve artıracak usulleri benimser.
6.11 Hâkim, yargı bağımsızlığının muhafazası için temel unsur olan halkın güvenini güçlendirecek şekilde, yargı etiğiyle ilgili yüksek standartlar sergiler ve bu standartları yüceltir.
6.12 Hâkim, hâkimler veya personelin atama, yükselme, unvan değiştirme ve benzeri özlük işlerine dair idari görevler ifa ederken, şeffaf bir şekilde ehliyet ve liyakat esaslarına öncelik verir, kendisine bağlı çalışanların da aynı şekilde davranmasını sağlar.
Yargı etiği konulu uluslararası düzenlemeler incelendiğinde savcılar ve avukatlar için birtakım etik davranış kurallarını içeren belgeler de bulunmakla beraber, düzenlemelerin önemli bir kısmının hâkimlerin etik davranışlarına odaklandığı görülmektedir.
Etik ile Hukuk İlişkisine Yer Veren Uluslararası Normatif Düzenlemelerden Bir Kısmı Şöyledir;
Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi ,
Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi ,
2003/43 sayılı Birleşmiş Milletler Bangalor Yargı Etiği İlkeleri ,
Hakimlerin Rolü, Etkinliği ve Bağımsızlığı Konusunda Avrupa Konseyi Üye Devlet Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı ,
31.10.2013 tarihinde New York’ta imzaya açılan ve 14.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme’nin, 5506 sayılı Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’la, 18.05.2006 tarihinde onaylanması uygun bulunmuştur. 02.10.2006 tarihli, 26307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
5 Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanarak 27.01.1999 tarihinde imzaya açılan Sözleşme, Türkiye tarafından 27.09.2001 tarihinde Strazburg’da imzalanmıştır. Sözleşme’nin 5065 sayılı Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’la, 14.01.2004 tarihinde onaylanması uygun bulunmuştur. 02.03.2004 tarihli, 25390 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Bu ilkeler, Birleşmiş Milletler’in 2000 yılı Nisan ayında Viyana’da gerçekleştirilen ilk toplantısından sonra Şubat 2001 tarihinde Hindistan’ın Bangalor şehrinde gerçekleştirilen ikinci toplantıda, Yargısal Tutarlılığın Kuvvetlendirilmesi Hakkındaki Yargı Grubu tarafından taslak olarak kabul edilmiştir.
2-) 25-26 2002 Kasım tarihlerinde Lahey Barış Sarayında yapılan Adalet Başkanları Yuvarlak Masa Toplantısında, Yargısal Tutarlılığın Kuvvetlendirilmesi Hakkındaki Yargı Grubu tarafından ilk taslak gözden geçirilmiş ve taslak üzerinde anlaşma sağlanmıştır.
3-) Bangalor İlkeleri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilmiştir.
4-) Avrupa Konseyi’nin Avrupa Hakimleri Danışma Komitesi de bu ilkeleri, 13 Kasım 2000 tarihli oturumunda (ilkeler henüz BM tarafından onaylanmadan) Bakanlar Komitesi’ne bu konuda tavsiye kararı vaz’etmek üzere önermiştir. Birleşmiş Milletler Bangalor Yargı Etiği İlkeleri, ülkemizde Hakimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu’nun 28.06.2006 tarihli ve 315 sayılı kararı ile hakim ve savcılara tavsiye edilmiş ve yargı teşkilatına duyurulmuştur.
Bakanlar Komitesi’nin 13.10.1994 tarihli 518. toplantısında kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri ,
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Cezai Adalet Sisteminde Savcılığın Rolü İle İlgili Üye Devletlere Sunduğu Tavsiye Kararı ,
Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları (Budapeşte İlkeleri) ,
Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler (Havana Kuralları) ,
Evrensel Hakimler Şartı ,
Hakimlerin Statüsüne İlişkin Avrupa Şartı .
Diğer mesleklerde olduğu gibi yargılamada da mesleğin icrasına ilişkin bazı davranış normları geliştirilerek bunun sağlanabileceği düşünülmüştür. Bangalor Yargı Etiği İlkeleri bu maksatla geliştirilmiş ve BM’nin 2003/43 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Avrupa Konseyi’nin Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyi de bu ilkeleri daha BM’de kabul edilmeden Bakanlar Komitesi’ne tavsiye etmiştir.
Savcılar için 2005 yılında Avrupa Savcıları Konferansı’nda kabul edilen Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları bilinen adıyla Budapeşte İlkeleri bulunmaktadır.
Avukatların için en çok atıf yapılan belge ise 1990’da Havana’da Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı konulu Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler yani Havana Kuralları olarak bilinen belgedir.
Birleşmiş Milletler 7. Suç Sorunları Kongresi, 28 Ağustos - 6 Eylül 1985 tarihleri arasında Milano’da yaptığı toplantıda, “Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri” başlığı altında bir kurallar dizisi kabul etmiştir. Söz konusu kurallar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 13 Aralık 1985 tarih ve 40/146 sayılı kararıyla onaylanmış ve Genel Kurul, üye devletleri milli mevzuatları ve uygulamalarında bu kurallara uymaya ve Genel Sekreteri 5 yılda bir uygulama sonuçları hakkında rapor vermeye davet etmiştir.
06.10.2000 tarihinde düzenlenen Bakan Yardımcılarının 724. toplantısında Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilmiştir.
31.05.2005 tarihinde, Budapeşte’de Avrupa Savcıları Konferansı’nda kabul edilmiştir. Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları (Budapeşte İlkeleri), Hakimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu’nun 10.10.2006 tarihli ve 424 sayılı kararı ile benimsenmiş ve yargı teşkilatına duyurulmuştur.
27 Ağustos - 7 Eylül 1990 tarihleri arasında Havana’da toplanan Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilmiştir.
Evrensel Hakimler Şartı’nın önsözünden: “Dünyanın her yerinden gelen hakimler bu Şartı hazırlamak için çalıştılar. Bu metin onların çalışmasının sonucudur ve Uluslararası Hakimler Örgütü tarafından asgari kurallar olarak onaylanmıştır. Bu metin, Tayvan’da 17 Kasım 1999 tarihinde gerçekleştirilmiş olan Uluslararası Hakimler Örgütünün Merkezi Konseyi’nin toplantısına katılan delegelerin oybirliğiyle kabul edilmiştir”.
10 Temmuz 1998 tarihinde, Strazburg’da kabul edilmiştir. b2.03.2004 tarihli, 25390 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Burada daha kapsamlı olduğu ve ilkeler dışında değerlerden de söz eden bir belge olduğu için BM Bangalor Yargı Etiği İlkelerinden, Birleşmiş Milletler (BM) Yargı Bağımsızlığı Temel İlkelerinden, Evrensel Hâkimler Şartından bahsedilecektir.
1985 yılında “Birleşmiş Milletler Suçun Önlenmesi ve Suçluların Tedavisi Yedinci Kongresi”nde kabul edilmiş olan bu ilkeler, insan hakları ve temel özgürlükler, eşitlik, adil yargılanma, masumiyet karinesi ilkelerinin uygulanmasında hala birtakım güçlükler yaşandığı düşüncesinden hareketle, uygulamadaki eksiklikleri gidermede yargı mensuplarına yardımcı olmak amacıyla belirlenmiştir. Temel ilkelerin başlangıç kısmında hakimlerin, vatandaşların hak ve özgürlükleri ile mülkiyetleri hakkında son hükmü verme gücüne sahip oldukları vurgulanmış, hakimlerin bağımsızlığının sağlanması, mesleğe girişleri ve eğitimleri konusunda temel ilkelerin ortaya konulmasının çok önemli olduğunun altı çizilmiştir. Hakimlerin bağımsızlığına ilişkin bu “rehber ilke”lerin yerleşmesi hususunda üye devletlere yardımcı olmak da asıl hedeflerin arasındadır.
Metinde, yargı bağımsızlığına fazlaca yer ayrıldığı görülmektedir. Yargı bağımsızlığının anayasal güvence altında olması ve tüm kamu kurumlarının yargı bağımsızlığına saygılı olması, yargı mercilerinin hiçbir baskıya maruz bırakılmaması, yargılama sürecinin her türlü etkiden uzak tutulması ve bu sayede hakimlerin tarafsız karar vermesinin sağlanması gerektiği ifade edilmiştir. Kanuni hakim ilkesine de vurgu yapılmış, yargı bağımsızlığının aynı zamanda mahkemelere, tarafların haklarına saygı duymak suretiyle kişilerin eşit ve adil yargılanması sorumluluğunu yüklediği hatırlatılmıştır (Madde 1-7).
Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri’nde üzerinde durulan diğer konular arasında; mesleğe girişte liyakatin önemi, hakimlik teminatının kanunlarda yer alması, hakimlerin istekleri dışında emekli edilememeleri ve görevlerine son verilememesi, disiplin işlemlerinin önceden belirlenmiş standartlara uygun gerçekleştirilmesi başlıkları yer almaktadır (Madde 8-20).
Esra Nur TUĞAN, Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Türkiye’de Yargı Etiği İlkeleri Üzerine Bir İnceleme, s.90
08-10.07.1998 tarihinde Strazburg’da kabul edilen Hâkimlerin Statüsüne İlişkin Avrupa Şartı’nın hedefi, hâkimlerin ve mahkemelerin bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanmasını garanti edebilecek hükümleri belirlemek ve Avrupa ülkelerinde bu garantilerin düzeylerini iyileştirmektir. Genel ilkeler arasında en çon dikkati çeken hüküm; hakimlerin atama, terfi, disiplin gibi özlük işlemleri ile ilgilenecek kurulların üyelerinin en az yarısının hakimler tarafından seçilen bağımsız üyelerden oluşması yönünde tavsiyede bulunması ve bağımsızlık konusunda şüpheye düştüğü zamanlarda hakime bu kurula başvurma imkanını tanımasıdır (1998:1). Alt başlıklar ise mesleğe girişten görevin sona ermesine kadarki süreçleri içermektedir (1998:1-3). Alt başlıklar arasında “Seçim, İşe Alınma ve İlk Eğitim”, “Atama ve Azlolunamama”, “Ücret ve Sosyal Refah” görülmektedir.
17.11.1999’da, Uluslararası Hakimler Birliği Merkez Konseyi tarafından oybirliği ile kabul edilen Evrensel Hakimler Şartı’nın önsözünde, dünyanın her yerinden hakimin katkısıyla belgenin hazırlandığı ifade edilmiştir. 15 kısa maddeden oluşan düzenlemenin maddelerinde bağımsızlık, hukuka bağlılık, tarafsızlık, hakimlik teminatı gibi konulara değindiği görülmektedir (The Universal Charter of the Judge, 1999:1-4). 2017 Kasım ayında, pek çok ülkede yargının haklarının tehdit edilmekte olduğu ve hakimlere saldırıldığı gerekçeleriyle Evrensel Hakimler Şartı’nın güncelleştirilmesinin bir ihtiyaç haline geldiği Uluslararası Hakimler Birliği tarafından bildirilmiştir. Güncellenmiş Şartın genel ilkeler başlıklı kısmında kuvvetler ayrılığına ve yargının bu kuvvetlerden biri olduğuna, adil yargılanma hakkına ve yargı bağımsızlığının önemine vurgu yapılmıştır. Yeni eklenen “etik” başlığı altında da, bağımsızlık, saygınlık, hakimlikle bağdaşmayan işler, liyakat konularına yer verilmiştir.
Ön çalışmaları 2000 yılında başlayan düzenleme için, başlangıçta yargı bağımsızlığını desteklemek amacıyla yargısal sorumluluk kavramının geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu girişimin oluşmasındaki ana etkenlerden biri, yargı sistemlerine karşı duyulan güvensizlik ve memnuniyetsizliğin pek çok ülkede artmış olmasıdır. 3 yıllık çalışmanın sonucunda ortaya çıkan ilkeler, tüm hukuk sistemlerini temsil eden hakimler tarafından görüş birliği ile kabul görmüştür. Bangalore Yargı Etiği ilkeleri (2003) toplamda altı adet “değer” ve bu değerlerin altında yer alan “ilkeler” ile bunların uygulama alanlarının açıklanmasından oluşmaktadır. Değerler sırasıyla; “bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat” biçimindedir. Değerler arasında en detaylı şekilde anlatılan 4. değer olan dürüstlüktür (propriety).
Esra Nur TUĞAN, Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Türkiye’de Yargı Etiği İlkeleri Üzerine Bir İnceleme, s.91
Esra Nur TUĞAN, Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Türkiye’de Yargı Etiği İlkeleri Üzerine Bir İnceleme, s.91
Bangalore Yargı Etiği İlkeleri (ya da Bangalore Yargısal Davranış İlkeleri) bugün birçok ülke tarafından kabul görmüş, evrensel bir metindir. Bangalore İlkelerini benzersiz yapan özelliği ise, devlet adamları tarafından hazırlanan bir belge olmayıp, kendi tecrübelerinden yola çıkan pek çok farklı hukuk sistemini temsil eden hakimler tarafından oluşturulmuş olmasıdır. Yargı etiği ilkeleri hakkında onun kadar ayrıntılı bilgi içeren başka bir düzenleme bulunmadığından Bangalore İlkeleri, yargı etiğinin Magna Carta’sı olarak nitelendirilmektedir. Bangalore İlkeleri, hakimlerin davranışlarını küresel tartışmaların merkezine yerleştiren yeni bir yaklaşımı sembolize etmektedir.
Evrensel Hakimler Şartı, Hakimlerin Statüsüne İlişkin Avrupa Şartı ve Bangalore Yargı Etiği İlkeleri gibi soft law belgeler, küresel yargı ağlarının ulusal hükümlerden ayrı kendi etik standartlarını oluşturma girişimlerinin sonucu olarak da değerlendirilebilir. Burada amaç, dünyanın dört bir yanında yargıya rehberlik edebilecek etik standartlar oluşturmaktır. Bu belgelerde yer alan bazı ilkeler uluslararası teamül hukukunun da bir parçasıdır.
Esra Nur TUĞAN, Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Türkiye’de Yargı Etiği İlkeleri Üzerine Bir İnceleme, s.92
DEMİROĞLU Said, Etik Ahlak ve Hukuk
ESGÜN Uğur, Siyaset ve Anayasal Yabancılaşma:Etik İlkelerin Türk Hukukuna Uyarlanması Problemi
KOCABAŞOĞLU, Neşe; İbrahim BAŞAĞAOĞLU, Zekeriya KÖKREK, “Tıbbi Etik”, Yeni Symposium, Sayı 36 (3-4), 1998
ÖZEL, Kadir Can, Etik ve Etik – Hukuk Arasındaki İlişki
TEPE, Harun ‘Yargı Etiği’ ya da Yargıda Etik: Yargı Nasıl Etik Olur?,
TUĞAN, Esra Nur, Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Türkiye’de Yargı Etiği İlkeleri Üzerine Bir İnceleme
YÜKSEL Mehmet, Etik Kodlar, Ahlak ve Hukuk,
YÜKSEL Mehmet, Modernleşme Bağlamında Hukuk ve Etik, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 57-1
Nijerya Kılavuzu
HSK 2017 Faaliyet Raporu
Claudio Tomasi, (2017), Program Açılış Konuşması, Mustafa Saldırım, Gülşah Sibel Akbulut ve Gözde Hülagü (Haz.), Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi Açılış Sempozyumu: 13-14 Nisan 2017, Ankara, (7-10)
2003/43 sayılı Birleşmiş Milletler Bangalor Yargı Etiği İlkeleri,
Hakimlerin Rolü, Etkinliği ve Bağımsızlığı Konusunda Avrupa Konseyi Üye Devlet Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı
Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Cezai Adalet Sisteminde Savcılığın Rolü İle İlgili Üye Devletlere Sunduğu Tavsiye Kararı
Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları (Budapeşte İlkeleri)
Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler (Havana Kuralları)
Evrensel Hakimler Şartı
Hakimlerin Statüsüne İlişkin Avrupa Şartı
https://www.yargitay.gov.tr/documents/YargiEtigiIlkeleri.pdf